top of page

ZORLUKLAR, PAYLAŞIMLAR VE BAĞLAR

Son zamanlarda ülkemizin de başına gelen felaketlerden ve beklenmedik kazalardan etkilenmemek pek mümkün değil. Global boyutta düşününce de yaşananlar (yangınlar, iklim krizi) bize uzak gibi düşünsek de büyük resimde hepimizi çok ilgilendiren konular. Aslında günlük hayat koşuşturmamızın içinde bir an durup düşünmemiz gerektiğini, kendimizden başlayarak neye, nasıl faydamız dokunabileceğini, neleri değiştirebileceğimizi değerlendirmeyi hatırlatıyor.

Yaşamda başımıza gelenler her zaman hoş olmayabiliyor. Bazen çok hoş olan anların yanına ekleniveriyorlar, bazen de hiç yoktan beliriveriyorlar. Varlıklarına isyan da etsek aslında onlar sayesinde potansiyelimizi keşfediyoruz ya da bambaşka dünyalara adım atıyoruz. Üstesinden geldiğimiz her güçlükte biraz daha büyüyoruz. Sonucu belirleyen en önemli etmenlerden birisi zorluklar karşısında bizim verdiğimiz tepkilerken, diğeri de başkalarıyla kurduğumuz bağlar ve yaşadığımız paylaşımlardır.

Bessel Van Der Kolk’un kitabı ‘Beden Kayıt Tutar’da travma sonrası tedavi yöntemlerinden bahsettiği bölümde soykırım yaşayan biri şöyle demiş: ‘Eğer orada değilseniz bunu anlatmak ve nasıl olduğunu söylemek zordur. İnsanların böyle stres altında işlev görmesinin nasıl bir şey olduğunu, böyle bir barbarlığın varlığından bile haberi olmayan kişilere bunu anlatmak ve onlarla iletişim kurmak bir hayal gibi’. Bu çok güçlü ve derin izler bırakan bir örnek olmakla birlikte insanın onu anlayan kişilerle duygularını paylaşma ihtiyacına vurgu yapmakta. Belki de bu nedenledir ki insanlar askerlik anılarını anlatmaktan, askerlik arkadaşlarını ayrı bir yere koymaktan keyif alırlar.

Sporcular da belki benzer sebeplerle sadece onların dilinden anlayan diğer sporcularla yaşadıkları zorlukları paylaşmayı severler. Elit seviyedeki sporcular her hafta, hatta bazen haftada iki kere müsabakaya çıkarlar, kazanmak ve kaybetmek duygularını yaşarlar. Maruz kaldıkları stres, yaşamlarını çocukluktan itibaren adadıkları iş içindir ve her seferinde fiziksel ve duygusal olarak bir stres yönetimi gerektirmektedir. Zor kazanılmış maçlar, kaybedilmiş maçlar, takımca omuz omuza verilmiş mücadeleler bağları kuvvetlendirir. Hoş olmayan süreçlerin üstesinden beraber gelebilmek, ileride karşılaşılacak diğer zorlukları kolaylaştırır. Takım arkadaşının elinden tutmak, düştüğü zaman koşup onu kaldırmak, sakatlığında yanında olmak, sevincinde sarılmak, kaybettiğinde de desteğe devam etmek ve kazandığında beraber kutlamak gibi sayısız duygu paylaşılır. Ve sonra üzerinden yıllar da geçse anılar anılır, dostluklar ve duygular paylaşılmaya devam eder. Bu nedenledir ki takım sporları hep çok özel, hep çok duygu doludur. (Bilinmelidir ki bireysel sporlarda dahi sporcuların arkasında koca bir ekip çalışması vardır.)

İnsan bireyselliğini sonuna kadar yaşamak istese de aslında sosyal bir varlık. Sahip olduğu fiziksel kapasite ve sinir sistemi buna göre gelişmiş. Evrimde yüzbinlerce yıldır bir arada hayatta kalmaya devam etmesi gibi, şimdiki devirde de yaşadıklarının üstesinden gelmek için sosyal bağlara ihtiyacı var. Biliyorum öyle yetişmiyoruz günümüz toplumunda, herkes ‘kendini kurtarma’ çabasında - her ne demekse. Halbuki toplu kurtuluş gerçekleşmedikçe tek başına kurtulmanın aslında hiç bir anlam ifade etmediğini henüz anlayamadık.

Sevgilerimle...

Zeynep Seda Uslu
1 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Cev Şampiyonlar Ligi Yarıfinali

Bu sezon Avrupa’nın en büyük kupası olan Cev Şampiyonlar Ligi Yarıfinali 'ne gelindiğinde üç Türk takımını sahada görmenin sevincini...

Comments


bottom of page